Fırat Sarı ile herkes irtibat kurabilir aramızda bir hiyerarşi yok. Epikrize uygun dosya düzeltme, akciğer grafiği uyumlu değil mi? Bakılıyor. Epikriz raporlarını 1 sene sonra değiştiremiyoruz" dedi. Sanık Fırat Sarı'nın avukatının 'Epikrizlerin son halini kim imzalıyor?' Sorusuna ise, Gök, "İmzalayanı bilmiyorum, imzalandıktan sonra değiştirmesi mümkün değildir" yanıtını verdi. Sanık avukatının, il dışı sevklerde 112 dışında sevk olabilir mi? sorusuna ise Gök, "Olabilir. Özellikle tıp merkezlerinden çocuklar geliyordu" dedi. '112 a'dan z'ye sorar' demenden kastın neydi?' sorusuna Gök, "Beni yanlış anlamışsınız, 112 alfabetik sırayla hastaları dağıtır. Gelen bebeklerin çoğu ex zamanında gelen bebeklerdi zaten, durumu kötü olan, sevk edilmemesi gereken bebekler geliyordu. 112'nin şehir dışı algoritmasını bozma konusunda bilgim var şahit oldum" dedi.
'CİMER ŞİKAYETİNİ BEN YAPMIŞTIM'
Gök'ün savunmasından sonra verilen 45 dakikalık aranın ardından saat 15.00 sıralarında tutuklu sanık hemşire Deniz Korkmaz, savunma yapmaya başladı. Korkmaz savunmasında, "Hastanede bebek yoğun bakımda çalıştım. Hemşireyim. Hakkımda yapılan suçlama somut delillere dayanmıyor. İşin komik tarafı bu davanın CİMER şikayetini ben yapmıştım. E-Devlet'te de kaydı var; ama burada tutuklu olan benim" dedi. Mahkeme başkanının, 'Devleti soymak milleti soymaktan şereflidir' sözünü sorması üzerine ise Korkmaz, "Kurtlar vadisinde bir replik vardı. Onu kullandım" yanıtını verdi.
'ÇÖPE ATILMASI GEREKEN İLACI SATTIM'
İlaç satışıyla ilgili sorular soru üzerine Korkmaz, "Fırat Sarı beni arayıp, evimde kaç tane olduğunu sordu ama benim evimde yoktu. Zaten ben o gün evde değil hastanedeydim. Hastanede kaç tane olduğunu bildirdim. Hakan Doğukan Taşçı ile ilaç hakkındaki konuşmamız ise çöpe atılması gereken ilaçlar vardı. Ben de bunları atmak yerine Hakan Doğukan Taşçı'ya sattım.
Benden elimdeki şişeleri istemişti. Başka hiçbir eylemde bulunmadım. Anlattığım ve duyduğum her şeyi anlattım. Epikriz yazmak hekimin işidir. GMZ şirket, sağlık ve turizm üzerineydi. Fırat Sarı, şirketi benim üzerime yapacağını söyledi. 'Sen de şirket sahibi olursun' dedi. Ben de maalesef kabul ettim. Şirketi Sümeyye Nur Arslan yönetiyordu. Genelde para işleriyle Sümeyye ilgileniyordu. Şirket için Hasan Basri Gök'e velayet verildiğini biliyorum. Bir hemşireye 5 hasta düşüyordu. Çok fazla yoğunluk vardı. Hasta eşya gibi görülüyordu. Avcılar Hospital'da sıkıntı çıktığında Fırat Sarı giderdi. Duyumlarım var gördüğüm şeyler yok" şeklinde konuştu.