Teknolojik cihazların aksine eski makinelerde pişirilen kahvenin ünü Türkiye'nin yanı sıra yurt dışında da ilgi görüyor. Tarihi bina içerisinde günlük taze üretim yapılan ve oldukça rağbet gören kahve, yurt içinden müşterilerin yanı sıra yurt dışından gelen gurbetçilerin de uğrak mekânı oluyor.
Dükkanın 4'üncü kuşak işletmecisi olan Tayfun Talas, "Arkamda da gördüğünüz makineler yaklaşık 98 yıllık makineler. Neredeyse 1 asra dayandı. Dedemin babasından kalma makineler. Şu görmüş olduğunuz kavurma makinesi antika olarak da geçiyor. Orada kavrulduktan sonra taş değirmene alıyoruz.
Taş değirmende öğüttükten sonra müşterilerimize ikram ediyoruz. Türk kahvesi bize gemilerle Brezilya'dan geliyor. Brezilya'dan geldikten sonra dediğim gibi bu antika makineler kahvenin lezzetini koruyan aletler. Kendi ayarında kavruluyor. Kahve kendi özünü hiç bırakmıyor. Bırakmadıktan sonra özel taş değirmende de tabii ki dedemin babasından kaldığı için kuşaktan kuşa aktarılan tecrübelerle kahvenin özünü müşteriye sunmaya çalışıyoruz. Taze kahve olması gerekiyor. Çiğ olsun, kavrulmuş olsun, taze kahve, günlük olarak kavuruyoruz. Günlük olarak öğütüyoruz. Müşterilerimizin de hoşuna gidiyor. Makinelerimiz yaklaşık bir ay sonra yüz yıla yaklaştı. İşletmemizde iki tane bizim ana makinemiz var. Birisi kavurma makinesi, birisi öğütme makinesi. İkisi de dediğim gibi bir asırlık. Tabi teknoloji gelişti. Yeni makineler üretildi ama bu makinelerin tadını asla vermez” dedi.
Makinelerin yanı sıra dükkanın da tarihi olduğunu söyleyen Tayfun Talas, "Yurt dışından gelen müşteriler buranın havasını dokusunu çok seviyorlar. Geldiklerinde hatta bu çuvallara falan baktıklarında 'farklı bir ülkede miyiz acaba' diyorlar. Eski yapısını hiç bozmadan devam ediyoruz. Çok hoşlarına gidiyorlar. Çok güzel geri dönüşler alıyoruz. ‘Ne olur buradan ayrılmayın, sürekli burada durun' gibi güzel dönüşler alıyoruz.