Boğmacanın en ağır seyrettiği grup; 2 yaşın altındaki bireyler ama en en ağır seyrettiği grup 6 aylıktan küçük bebekler. Daha büyük çocuklarda boğmacayı ateşsiz öksürük nöbetleri, atakları şeklinde görürken ki genellikle iç çekmeli bir solunumla rahatlarlar. Bazen aile, 'Balgamlı kusuyor, sonrasında rahatlıyor' diye ifade edebilir.
Küçük bebeklerde ise öksürük nöbetleri sonrası nefesi kesilebiliyor hatta bazen buna apne diyoruz, apne ataklarıyla kaybedilebiliyor, yoğun bakım ihtiyaçları olabiliyor. Bazen o kadar şiddetli bir kafa içi basınç artışına sebep oluyor ki bu öksürük nöbeti, kafa içi kanama geçirip ne yazık ki bebekleri kaybedebiliyoruz. Boğmaca deyip geçmemek lazım, komplikasyonları hele ki küçük bebeklerde çok ağır. Gebeliğin son 3 ayındayken boğmacaya karşı aşılanabiliyor, bu bir annenin bebeğini, boğmacadan korumasındaki aslında en etkin metot" dedi.
"Görmeyi unuttuğumuz, yıllardır görmediğimiz hastalıkları tekrar görmeye başladık"
Kızamığa yönelik açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Kepenekli, “2 yıl önce vaka sayısında çok belirgin bir artış, bir salgın yaşadık. Hem Anadolu hem Avrupa yakasında kızamık olguları görmeye başladık. Vakaların aşı karşıtlığından ya da aşıları yetersiz, eksik olan çocuklardan başladığını meslektaşlarımızla tespit etmiştik, raporlamıştık. Bu salgın birkaç ay içerisinde de olsa kontrol altına alınabildi ancak onlarca çocuğu hastanede yatırarak izlemek zorunda kaldık.
Kızamığa karşı en önemli kalkanımız olan aşıda bir kırılma söz konusuydu. Bu pandemi sonrası belki de yaşadığımız artçıl bir etki diye düşünüyorum. Kızamık aşısı yıllardır hem dünyada hem Türkiye'de kullandığımız ve etkilerini, yan etkilerini çok iyi bildiğimiz, çok tecrübeli olduğumuz bir aşı. Kızamık döküntülü hastalıklar içerisinde klinik olarak biraz daha ağır bir klinikle seyreder.