MYK toplantısı sonrası Sözcü Çelik'ten açıklama!
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı sona erdi. AK Parti Genel Merkezinde basına kapalı düzenlenen toplantı, 1 saat 20 dakika sürdü.
Toplantının ardından AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, genel merkez binasında basın toplantısı düzenleyerek MKYK ve MYK gündemine ilişkin açıklama yaptı, soruları yanıtladı.
Sözcü Çelik'in açıklamalarından satır başları:
'' TBMM iki kez gazi olmuştur. Dünyadaki bütün meclisler verilen savaşın neticesinde kurulmuştur. TBMM ise savaş vermiş, başarıyla sonuçlandırmıştır. Polatlı'da top sesleri duyulurken milletvekilleri Meclisi terk etmemişken aynısı 15 Temmuz'da olmuştur.
Milletimizin büyük mücadele ile buraya gelmiştir. Bugün buradan bir kere daha evlatlarına kavuşmak için vicdan nöbeti tutan Diyarbakır annelerine saygılarımızı, sevgilerimizi iletiyoruz.
ŞEBNEM ŞİRİN CİNAYETİ
Şebnem Şirin hunharca bir şekilde katledildi. Kadın cinayetleri hepimizi sarsmaya, içimizi acıtmaya, kahretmeye devam ediyor. Bu canilerin içinde bulundukları kültürel ortam, onları teşvik eden çeşitli kodlar, eğitimden sivil toplum çalışmalarına kadar birçok alanda güçlü bir mücadele verilmesini bir kez daha gösteriyor.
Kadına dönük şiddetin insanlığa dönük şiddet olduğunu anlatılması, bunun bir idrake, bilince dönüşmesi çok boyutlu çalışmayı hep beraber ortaya koyulacak iradeyi gerektiriyor. Biz parti olarak bu konuda çalışan örgüt ve bileşenlerle çok yakın temas içindeyiz.
Hem yasal düzenlemeler konusunda ileri düzenlemeler getirdik, caydırıcılık anlamında. Bunların takibi noktasında özel takip sistemleriyle emniyet birimlerimizin çok yüksek gayreti var. Bu sadece güvenlik ve yasa meselesi değil. Kullandığımız haber dilinden, dizilerdeki teşvik edilen rol modellere, kültürel kodlara, çocukların yetiştirilmesinde şiddeti teşvik eden sözlerden uzak durulmasına kadar geniş çerçevede ele alınması gereken bir mesele.
TEZKEREYE HAYIR OYU VERİLMESİ
Milli güvenliğimiz açısından elzem olan terörle mücadele güçlü bir şekilde sürüyor. MSB, İçişleri Bakanlığımız ve Milli İstihbarat Teşkilatı'nın faaliyetleri güçlü bir şekilde sürüyor. En son tezkere Meclise getirdi. Maalesef hayır oyu veren partilerin milli hassasiyetten yoksunluğu ile karşı karşıya kaldık.
Bu tezkere ile yapılan operasyonlar söz konusu olmasaydı Suriye ve Irak'ta terör devletçikleri dediğimiz fiili oluşumlar olacaktı. TSK oraya girip darmadağın etmiştir. Sınırlarımızın yakınlarında terör oluşumuna müsaade etmeyeceğimiz en kararlı bir şekilde gösterilmiştir. PKK, DEAŞ gibi örgütlerle yoğun bir mücadele verilmiştir. DEAŞ'la karadan mücadele eden, en çok zayiatı vermiş ülkeyiz.
Silahlı kuvvetlerin orada var olmaya devam etmesi elzemdir. Türkiye'nin sınır güvenliği açısından sınırda oluşturulan derinliğin ne kadar hayati olduğu bir kez daha görülmüştür. Burada ortaya koyulan iradeye, Türkiye'nin milli güvenliği konusunda hassasiyeti olan herkesin destek vermesi gerekirdi. Türkiye'nin terörle mücadelesini savaş olarak niteleyip, Türkiye ile terör örgütlerini eşit tutan zihniyet ile CHP aynı hizaya gelmiştir.
Teröre destek verenler, PKK'yı terör örgütü saymayanlar, CHP'ye mesaj göndererek bu tezkereye hayır oyu verin dedikten bir müddet sonra CHP'den hayır oyu gelmiştir. Geçmiş zamanlarda CHP'yle birçok konuda anlaşmazlığımız olsa bile Türkiye'nin sınır ve milli güvenliği konusunda çok yüksek hassasiyet üretirdi.
Ortaya çıkan bu tablo CHP'nin tarihi açısından da bir kırılmadır. CHP kendi tarihindeki pozitif duruşu terk etmiş gözüküyor. Hayır oyu verdiler, bu da kayıtlara geçmiştir.
AFRİKA ZİYARETİ
Cumhurbaşkanımızın Afrika ziyareti çok yankı buldu. 'Türkiye'nin Afrika'da ne işi var' diye sordular. Bunlar kendilerine ait mülk gibi gördüklerini gösteriyor. Türkiye herhangi bir ülke ile çatışmak değil Afrikalı kardeşlerimizin yanında olmak için gerçekleşmiştir. Orayı sömürmek için gidenlere karşı eşit ortaklık temeli ortaya çıkmıştır. Afrika'da sömürgeci olarak bulunanların bugün oraya eşit ortaklık çerçevesinde giden Türkiye'yi sorgulamaları ibretlik bir durumdur.
Türkiye'nin varlığını bu şekilde sorgulayanların, oraya kendi mülkleri gibi baktıklarını bir kez daha görüyoruz. 2021 yılında 12 büyükelçiliğimiz vardı bunu 43'e yükseltmiş olduk. Yatırımlar yapıyoruz, insani faaliyetler gerçekleştiriyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın Afrika'ya yeni ziyaretleri planlanıyor. Cumhurbaşkanımızın Azerbaycan ziyareti tarihi bir aşamaya daha tekabül etmektedir. Havaalanı açılmıştır. Cumhurbaşkanımız bölge ülkelerine güçlü ve değerlendirilirse pozitif mesajlar vermiştir.
Önemli bir tarihi fırsat penceresi Ermenistan için söz konusu. Ermenistan, Azerbaycan'a karşı saldırganlığından vaz geçerse, makul ve medeni ülke gibi davranmaya başlarsa bölgede kurulacak istişare mekanizmasının parçası olacaktır.
10 BÜYÜKELÇİNİN AÇIKLAMASI
10 büyükelçinin bir açıklama yapması, Türk yargısını ve içişlerine müdahale ile ilgili olarak. Büyükelçiler Viyana Sözleşmesi'nin ilgili maddesine göre davranmaktadırlar. Türkiye bu üslubu kabul etmeyeceğini ifade etmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu şekilde bunun hiçbir şekilde kabul edilmeyeceği şeklindeki irade açık ve net bir iradedir.
Türkiye'ye pek çok değerli diplomat gelmiştir, gelmektedir. Pek çok büyükelçi ile çalıştık.Onların değerli katkılarını her zaman takdirle anıyoruz. Birçoğu ile diplomatlık görevleri bittikten sonra bile temasımız sürüyor. Ülkeler arasında birbirlerini eleştiren, birbirlerinin politikasını kritik eden çeşitli dönemler yoğunlaşabiliyor. Diyelim ki A ülkesiyle kriz yaşıyoruz, o ülkenin büyükelçisi diplomatik perspektif ortaya koyduğu zaman hem görevini doğru yapmış oluyor hem de doğru bir misyon ortaya koymuş oluyor.
Son örnekte yapılan diplomatik misyona uygun bir davranış değildir. Umarız bundan sonra bu tür davranışlar tekrar etmez.Burada çifte standardın altını çiziyoruz. Bu büyükelçilerin müdahalesine ses çıkarmayanların not ettiğimizi söylemek isteriz.
AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ
İlerleme raporlarını takip ediyoruz. En çok konuşulan konular yargı ve temel haklar konusudur. Yargı ve temel haklar konusunda AB'nin eleştirileri nerede konuşulacaktır? Türkiye bir aday ülkedir. Yargı ve temel haklar, adalet, özgürlük ve güvenlik konularını içeren 23. ve 24. fasılların açılmasıdır. Buradaki çelişki; fasıl açmak için ön şart olmaz. Bir meseleyi müzakere edersiniz, sonra ilerleyebiliyorsanız faslı kapatırsınız. Şimdi fasıl bile açmıyorsunuz. Müzakereye yanaşmıyorsunuz. O zaman yaptığınız şey, bir değerlendirme, analiz, eleştiri olmuyor, sadece bu konuları Türkiye'ye karşı manivela, negatif bir koz gibi kullandığınız ortaya çıkıyor.
Türkiye'de yargı ve temel haklar gerçekten konuşulmak isteniyorsa 23. ve 24. fasılları açmalıdırlar. Türkiye tarafı sizi tatmin edecek tatmin edecek perspektif ortaya koymazsa faslı kapatmazsınız. Ama siz müzakere etmeye, masaya oturmaya bile yanaşmıyorsunuz. Burada yapılan şeyin samimi şekilde ilerleme raporu maddesi gibi görülmesi mümkün değildir. Bu konuda ciddilerse yapacakları şey 23. ve 24. fasılları hemen açmıştır.
18 Mart mutabakatının bütün boyutları ile uygulanması gerekirken buna uymuyorlar, sadece göç maddesiyle ilgileniyorlar. Bu aslında AB'nin altına imza attığı 18 Mart mutabakatından çekildiğinin, attığı imzaya sadık kalmadığının göstergesidir. Burada şöyle bir güvenilmezlik ortaya çıkıyor. Göç meselesinde Türkiye'nin insanı tavrı onların sınırları için takdir ediyorlar. Kendisini ilgilendirmeyen konularda Ege, Kıbrıs gibi konulardaki yaklaşımlarını sürdürüyor. Bir yandan mekanizmalar ya iyi çalışmıyor ya engelleniyor. Öte taraftan Türkiye'nin uyumu engellediği söyleniyor.
Müzakere edersek ve Türk tarafı performans gösterip, istenilen sonuçlara varılırsa ne yapacağız diye korkuyla yaklaşıyorlar. AB'nin müzakereye cesaret edememesi kabul edilir bir tavır değildir. Yargı reformu, insan hakları eylem planı, AB'ye katılım için ulusal eylem planı, Avrupa yeşil mutabakatına uyum konuları Türkiye'nin bütün engellemelere rağmen siyasi tutumu güçlü bir şekilde gösterdiğini ortaya koyuyor.
İsrail'de işgal altında yerleşim yerlerinde yapılan inşaatlar. 3 bin 100 konuta izin verildi. Bu tabi iki devletli çözüm perspektifini ortadan kaldıran bir yaklaşımdır. Orman yangınları sırasında kaybedilen yeniden ağaçlandırıldığını söylemiştik. Bu konuyu yakından takip ediyoruz. Kasım ayı içerisinde Tarım Bakanlığımız seferberlik başlatarak yanan ormanların yeniden ormanlaştırılması için bu çalışmayı başlatıyor.
İlk metot ağaçlandırma, daha sonra tohum takviye yöntemi. Bilim adamların tavsiyesine göre bazı yerleri kendi haline bırakma yöntemi. 81 ilde vatandaşlarımızla birlikte seferberlik kapsamında ortaya konulacak. Afrika ziyaretimizde gördük ki, dünyanın en kıymetli şeyi su. Türkiye'de 1. Su Şurası'nın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla gerçekleşmesi son derece önemlidir."