Magnezyum eksikse bir destekle yükseltebilirim; B12 eksikse bir hapla düzenleyebilirim. Vitamine bakarken bir an düşündüm: "Keşke tüm eksikliklerimizi bir kapsülle tamamlayabilsek." Peki ya bir mucize ilaç çıksa ve tüm eksikliklerimizi bir anda giderse? Teknolojinin ilerlemesiyle bu mümkün mü? Belki… Ancak eski bir bilgelik, aslında her şeyin mükemmel olamayacağını ve bu arayışın bizi tükenmeye, kayalıklara çarpmaya sürükleyeceğini söylüyor.
Mevlana Celaleddin Rumi’nin ünlü sözü, mükemmeliyetçilik arayışımızın ne kadar zararlı olduğunu anlatıyor: "Hamdım, piştim, yandım." Bizim amacımız "tam olma" hali değil, bu yolculukta kusurlarla barışabilmek olmalı.
Mükemmel olmak, her şeyde başarıya ulaşmak zorunda olmak aslında içsel huzurdan çaldığının farkında mıyız? Sosyal medya sayesinde sürekli daha iyisini görmeye, hep daha fazlasını istemeye başladık. Mükemmel anneler, evler, tatiller... Ama bütün bunların içinde kaybolan, kaçırılan anlar var.
Aristoteles’in söylediği gibi, mükemmel olmak ulaşılması imkansız bir ideal; önemli olan iyi olabilmektir. Mükemmeliyet, insanı yorup stres yaratırken, aslında olduğu haliyle iyi olmak, kendini olduğu gibi kabul etmek en yüksek noktadır. Çünkü mükemmellik, insanı kendi sınırlarına hapseder ve bize gerçek özgürlüğü, kusurlu olduğumuzda sunar.