Konya ve çevresinde 15 yeni tür bitki bilim dünyasına kazandırıldı
Selçuk Üniversitesi (SÜ) Eczacılık Fakültesi Dekanı ve Farmasötik Botanik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yavuz Bağcı ve beraberindeki ekip çeşitli zamanlarda yaptıkları çalışmalarda bir kısmı tıbbi özelliğe, bir kısmı süs bitkisi olabilecek kapasiteye sahip 15 yeni bitki türünü bilim dünyasına kazandırdı.
Bitkilerin önemine değinen Bağcı, “Hem iklim değişikliği, hem yağışların azalmasıyla kuraklık kapımızda. Bizim için elzem olan, tuzlu ortamda yani kurak ortamda yetişen bitkilerin değeri daha kat kat artacak” dedi.
Konya ve çevre illerinde yeni tür bitkiler bulmak için çalışmalar yapan Selçuk Üniversitesi (SÜ) Eczacılık Fakültesi Dekanı ve Farmasötik Botanik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yavuz Bağcı ve beraberindeki ekip, 15 yeni tür bitki bularak dergilerde yayınladı.
"Bulduğumuz bitkilerin bir kısmı tıbbi özelliğe sahip, bir kısmı ise süs bitkisi olabilecek kapasiteye sahip"
Birçok alanda değerlendirilebilen bitkilerin bir kısmının tıbbi özelliğe sahip bir kısmının ise süs bitkisi olabilecek kapasiteye sahip olduğuna dikkat çeken Eczacılık Fakültesi Dekanı ve Farmasötik Botanik Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yavuz Bağcı, “Yeni türler dünyada sadece Türkiye'de bulunan, özellikle bazıları çok lokal bir şekilde yayılış gösteren bitkilerimiz. Tabii bu ilk etapta yeni tür tespit ederken, gelişigüzel yeni tür bulunmuyor. Özellikle yapılan çalışmalar ötesinde bir tecrübe sonucunda ortaya çıkıyor. Genellikle çalışma konumuza uygunsa ya da bir revizyon yapıyorsak, o konuda hakimsek özellikle farklı olan bitkileri biraz daha görmemiz, daha net olarak görebiliyoruz. Tecrübe kazandıkça, çalışmalarımız arttıkça, floristik, revizyon, tıbbi bitkilerle ilgili birçok çalışma yaptık. Genellikle buradaki çalışmalar, ya floristik ya da revizyon çalışmaları sonucunda uzmanlık alanı olduğumuz konular da dahil olmak üzere farklı gördüğümüz bitkileri alıp değerlendirerek gerekli incelemeler yapıldıktan sonra uzmanlarına göndererek eğer yeni tür olduğuna karar verdiysek, hakemlerden geldikten sonra da yeni tür olarak değişik dergilerde yayınladık. Bulduğumuz bitkilerin bir kısmı tıbbi özelliğe sahip, bir kısmı ise süs bitkisi olabilecek kapasiteye sahip. 7 senedir de Eczacılık Fakültesine geçtim. Eczacılık Fakültesinde Farmasötik Botanik Anabilim Dalında olduğum için daha çok da 1994 yılından beri tıbbi bitkilerle ilgili çalıştığımızdan dolayı daha çok tıbbi bitkilere ağırlık veriyoruz. Özellikle tıbbi özelliği olanlar varsa, ballıbabagiller ya da şemsiyegiller familyası, daha çok tıbbi ve aromatik özelliği olan bitkilere biraz daha ağırlık veriyoruz ama araziye çıktığımız zaman da uzmanlık alanımız dahilinde değişik bitkiler yeni tür olma potansiyeli olan bitkiler gelirse de tabii yeni tür olarak yayınlayabiliyoruz” dedi.
"Kurak ortamda yetişen bitkilerin değeri daha kat kat artacak"
Genel itibariyle bakıldığında Türkiye'nin dört mevsimin yaşandığı bir ülke olduğunu kaydeden Prof. Dr. Yavuz Bağcı, "Gerçekten bulunmaz, eşsiz bir vatanda yaşıyoruz. Tabii burada eğer bu gibi bitkiler, özellikle endemik, lokal olan bitkiler, koruma altına alınırsa neslinin tehlike altına düşmesi engellenmiş olur. Çünkü bizde bazı işler gelişigüzel yapıldığı zaman bölgedeki bitkiler de zarar görebiliyor. Örneğin bir yol yapılacak ya da baraj yapılacak, uzmanlarla iş birliği yapılırsa o bitkinin oradan taşınması gerekiyor olabilir. Baraj yapılması gerekirse yapılır, ancak o bitkinin başka bir yerde yayılışı yoksa oradaki kültürel olarak başka yerlerde yaşatabiliriz. Baktığımız zaman hem iklim değişikliği, hem yağışların azalmasıyla kuraklık kapımızda. Bizim için elzem olan ne, tuzlu ortamda yani kurak ortamda yetişen bitkilerin değeri daha kat kat artacak. Özellikle çiftçilerimizin de burada bilinçli olması gerekiyor. Bilinçsiz şekilde kullanıldığı zaman toprağı aşırı şekilde gübreleyerek toprağın çoraklaşmasına vesile oluyorlar. Bu da tabii ilerleyen yıllarda baktığımız zaman bilim adamlarının uyarılarına baktığımızda 20-30 yıl sonra eğer dikkat edilmezse Türkiye çölleşecek deniliyor. Bu da tabii herkesin dikkat etmesi gereken konulardan birisi. Hem tasarruf açısından mesela bir su tasarrufu, bütün biyolojik zenginliklerimizi en iyi şekilde korumamız gerekiyor. 150 yıl bulunmamış bazı bitkiler var. Endemik ama çok yeni tür de değil, onu bulduğumuz zaman bile biz sanki arazide altın bulmuş gibi seviniyoruz. Tabiri caizse altın bulsak o kadar sevinmeyiz. Böyle yeni türler olunca tabii aslında bir nevi imza atıyorsunuz” diye konuştu.