O gece bir aile ile kaldığımızı hatırlıyorum. Muhasara altında kalmakla, gece yola çıkmak arasında kalmışlardı. Bizim kaderimizle onların kaderi o an birleşti orada, onlar ne yaparsa bizde onları yapacaktık, o an birleştik. Eğer evlerinden alabilecekleri eşyalarla çıksalar araçla giderken yolda vurulacaklar, evlerinde beklerseler muhasara altında kalacaklardı. Onlar bir karar vermeliydi, biz onların kararlarına hiç karışmadık. Demiştik ki bizim kaderimiz onlarla bir, onlar ne yaparlarsa bizde onu yapacağız. Gecenin ilerleyen saatlerinde bir karar verdiler ve kamyonların arkasına doluşarak yola çıktılar. Bizde o kamyonu hemen arkasında hareket ederken yaşadığım tek korku kamyonun arkasında giden çocuklara bir şey olabilir korkusuydu. Bize olabilecek bir problem zihnimin en uç köşesinden dahi geçmedi. Aldıkları karar ile başka bir çadır kente sağ salim geçiş yaptık” dedi.
Göç kimi zaman bir zeytin ağacına sığınmaktan ibaretti
Yazar Abdullah Kibritçi, gitmiş olduğu yerlerde gördüğü göçleri anlatırken “Makedonya’da, Afrika’da, Suriye’de ve birçok ülkede yaşanılan göçleri gördüm. Kimi zaman göçler trenlerle olurken, kimi zaman ise sadece bir zeytin ağacına sığınmaktan ibaretti. O zeytin ağaçları devasa çadır kentlere dönüşürken oradaydım. Bu sayı 50 bine ulaştığında bunun olağanüstü büyük bir şey olduğunu düşünüyordum ve bu sayı milyonlara ulaştı“ dedi.