USD 34,57
EUR 36,31
ALTIN 2.919,96
BIST100 9.660

Kahvenin günümüze kadar olan serüveni konuşuldu

Büyükşehir Belediyesi Ekim kültür sanat etkinlikleri Dünya Kahve Günü kapsamında düzenlenen ‘Kahvenin Şiir Tadında’ adlı söyleşi programıyla başladı. Yazar Prof. Dr. Ömür Ceylan’ın konuk olduğu programda kahvenin günümüze kadar olan serüveni şiir ve kahve eşliğinde konuşuldu.

Kahvenin günümüze kadar olan serüveni konuşuldu
03 Ekim 2023 | 15:40
Son Güncelleme:

Sakarya Büyükşehir Belediyesi Ekim kültür sanat etkinlikleri ‘Dünya Kahve Günü’ne özel buluşmayla başladı. Nehir Çikolata Evi’nin ev sahipliği yaptığı ilk programda ‘Kahvenin Şiir Tadında’ adlı söyleşi gerçekleştirildi. Şair Ercan Yılmaz’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen söyleşi programında Yazar Prof. Dr. Ömür Ceylan şiir ve kahve eşliğinde kahvenin günümüze kadar gelen serüvenini anlattı.

Kahve’nin keşfedilişi

Prof. Dr. Ömür Ceylan, “Kahveyi azaltmaya çalışan kahve tiryakisi olarak sizlerle bir aradayım. Her esnafın bir piri olur. Kahveci esnafının piri Şeyh Şazeli’dir. 13. asrın ilk çeyreğinde kahvenin Yemen’in bir liman kenti olan El Moca’da Şazeli tekkesinden kovulmuş, haşarı bir derviş tarafından keşfedildiğine inanılıyor. Derviş tekkeden kovuluyor, sonra kendini coğrafyaya vuruyor. Coğrafyasında bir ağaç var ve o ağacın fasulye tanelerine benzer bir meyvesi var. Derviş bu ağaçların bol olduğu bir yere gidiyor. 3 gün boyunca fasulye tanesine benzeyen, daha önce kimse tarafından denenmemiş meyve ile besleniyor. 3 gün sonra aynı tekkeden arkadaşları buluyor. Onlarda uyuz hastalığı var. Onlar 1 hafta boyunca aynı fasulye tanesiyle beslenip uyuz hastalığından kurtuluyorlar. Bundan sonra dervişler tarafından keşfedilip kullanıldığı için kahvenin tasavvufi bir çağrışımına inanılıyor” dedi.

Kahve kültürü

Kahvenin pişirme şeklinden dolayı mı Türk kahvesi adı veriliyor sorusuna Ceylan, “Evet şüphesiz öyle. Bize getirenler Halepli ve Şamlı 2 Arap tüccar. Birinin ismi Hük birinin ismi Şems. Bunlar tahtakalede karşılıklı 2 dükkân açıyorlar ama kahveyi Suriye’de öğrendikleri gibi pişiriyorlar yani şimdiki mırra biçimiyle. Sonradan yavaş yavaş kahve Osmanlı toplumunda kabul görmeye başlıyor. Sonrasında bizimkiler neye dokunsalar estetize ettikleri için kahveyi de estetize ediyorlar. Pişirme usulünden tüketim biçimine kadar. Yani fincan, zarf, mazruf ve köpük bunların hepsi bizim kahve kültürüne kattığımız kültürel öğelerdir. Kahve bir kültür içeceğidir. Kahve kültürümüzün bir parçası. Kahve tiryakileri sadece kahvenin çok kaliteli olmasıyla yetinmez. Fincanı tabağı sanat mahsulü hatta yanında alınacak şeyler de önemli iyi bir kahve tiryakisi kahvenin pişireceği suyu da önemser” diye konuştu.