Ama köy evlerinde veya taşrada gördüğümüz kadarıyla işte kapı altları pencereler falan tamamen kapatılıp daha sonra soba yakılınca biliyorsunuz yanma olayında oksijen de tüketiliyor. Soba da aynı odadaki insanlar gibi oksijen tüketen bir varlık haline geliyor. Bir de dışarıda lodos bir rüzgar estiği zaman baca eğer etraftaki apartmanların seviyesinden daha düşükse o baca basması dediğimiz duman evin içerisine basıyor. Bunlar hep bizi uykuda yakalıyor. Karbonmonoksit zehirlenmesinde de zaten bir uyku hali geliyor. Kısa süreli, yoğun karbonmonoksite maruz kalma ölümle neticeleniyor. Bunun çok az kurtulabileni var” şeklinde konuştu.
“Varlığını anlayamayacağınız, sadece bayıldığınız zaman ortaya çıktığını hissedebileceğiniz bir gaz”
Yıldırım, özellikle karbonmonoksit için soba kullanılan evlerde karbonmonoksiti algılayıp erken uyarı veren cihazlar olduğunu belirterek, "Bunların fiyatları çok afaki de değil. Bunlardan bir tane edinip soba kurduğumuz odaya tavandan kırk santim aşağıya kurarsak, karbonmonoksit biliyorsunuz yükselen yukarıdan olan bir gaz. Havadan ağır olmadığı için yukarıda duruyor. Odanın içini tamamen doldurup bizi zehirliyor.
Burada küçükler daha sık nefes aldığı için daha büyük risk, onların zehirlenmesi daha erken oluyor. Yaşlılar burada bir adım daha hani dakikada nefes alma sayısı düşük olduğu için zehirlenme oranı düşük oluyor. Ama vatandaşımızın bildiği gibi zannettiği gibi karbonmonoksit, böyle kömür kokusu olan, gözle görülebilen bir gaz değil. Kesinlikle renksiz, kokusuz, varlığını anlayamayacağınız, sadece bayıldığınız zaman ortaya çıktığını hissedebileceğiniz bir gaz. Onun için vatandaşlarımızın, hemşehrilerimizin çok dikkat etmesi gerekiyor” diye konuştu.