Fareli Köyün Kavalcısı'nda Kaybolan Çocukların Başına Aslında Ne Geldi?
Hepimizin bildiği Fareli Köyün Kavalcısı hikayesi, gerçekte nasıldır? Çocukların başına ne geldi? İşte ayrıntılar...
Almanya’nın Hameln kasabasında geçer. Kasaba, farelerin istilasına uğramış ve halk, bu kemirgenlerin her şeyi yiyip tüketmesinden bıkmıştır. Bir gün, renkli giysiler giymiş gizemli bir adam ortaya çıkar ve belirli bir ücret karşılığında
1812 yılında Grimm kardeşler tarafından derlenen masallar, 1816 yılında kitaplaştırılarak yayımlanmıştır. Bu masallar arasında yer alan hikâyenin orijinal adı “Rattenfänger von Hameln” olup, anlamı “Hameln’in sıçan avcısı”dır.
Söylentilere göre, 26 Haziran 1284 tarihinde Hameln kasabasındaki çocuklar, sokaklardan yükselen kaval sesine kapıldılar. Otuzlu yaşlarında, şık giyimli bir adam kasabanın içinden geçerek tüm çocukları peşine taktı.
Çocuklar, kasabanın dışındaki Koppelberg adlı tepeye kadar ilerleyip bir mağaraya girdiler ve orada kayboldular. Ardından bir heyelan gerçekleşti ve geri dönüş yollarını kapadı. Sadece iki çocuk geri dönebildi; biri kör olduğu için, diğeri ise sağır olduğu için ne olup bittiğini tam olarak anlayamamışlardı.
Teoriler
Kavalcı ya da farelerin gerçekten var olup olmadığını bilmiyoruz, ancak kesin olan bir şey var: 130 Hamelnli çocuğun gerçekten kaybolduğu gerçeği. Peki teoriler neler?
1. Çocukların kaybolmasından çok önce, 1237 yılında, Hamelin’in 271 km güneydoğusundaki Erfurt kasabasında kaydedilmiş bir olay bulunuyor. Bir grup çocuk, 15 km güneydeki Arnstadt’a doğru, istemsizce dans eder gibi hareketlerle yürümüşler ve ayaklarını durduramamışlar.
Yorgunluktan bitap düşüp yere yığılsalar da yeniden ayağa kalkarak dans eder gibi yürümeye devam ediyorlarmış. Ebeveynleri, çocukları kurtarıp evlerine geri getirmiş. Ancak bazı çocuklar titremeye devam etmiş ve evde hayatlarını kaybetmişler, yalnızca birkaçı kurtulabilmiş.
Erfurt’taki olay, tarihe “Dancing Mania olarak geçmiş. Bu olay, müzikle tetiklenen bir histeri krizi olarak tanımlanmış. Şeytani bir salgın gibi Almanya’nın farklı bölgelerine yayılmış ve herkes bu durumdan etkilenmemiş, ancak etkilenenler hareketlerini kontrol edememişler.
Çoğu kişi yorgunluktan ya da kasılmalardan hayatını kaybediyormuş. Bir psikiyatr arkadaşıma böyle bir hastalığın gerçekten var olup olmadığını sorduğumda, bana literatürde böyle bir hastalığın bulunmadığını, ancak bunun kültürel bir fenomen olabileceğini söyledi.
2. Köle tüccarları teorisi. Hameln, Avrupa’da yaygın olan sıçan istilalarından birini yaşamış olabilir, ve halk, mahsullerini sıçanlar tükettiği için besleyemedikleri çocuklarını köle tüccarlarına satmış olabilir. Bu acı gerçeği ise, kavalcı hikayesiyle örtbas etmeye çalışmış olabilirler.
3. Haçlı Seferleri’ne katılmak için kandırıldılar. O dönemde, masum çocukların saf yürekleriyle savaşçıların birlikte Kudüs’ü geri alabileceğine dair bir inanç vardı. Bu inançla çocuklar, Haçlı Seferleri’ne katılmaları için ikna edilmiş olabilir.
4. Transilvanya ve Polonya’ya göç ettirildiler. On üçüncü yüzyılda, birçok genç Alman, bu bölgelere yerleşmek için ikna edilmiştir. Masal bilgini ve yazar Jack David Zipes, bu olayın Sömürgecilik teorisi çerçevesinde değerlendirilebileceği üzerinde durmuştur. Jack Zipes’e göre, çocuklar bir mağaradan girip Transilvanya’ya götürülmüş ve yeni koloniler kurmak için kullanılmış. Zipes, Doğu Avrupa’da sömürge bölgeler oluşturmak amacıyla Hamelin’e gelen bir yabancının izini sürdüğünü ve ailelerin kökenlerini Hameln’e kadar takip edebildiğini iddia ediyor.
5. O dönemde Avrupa her ne kadar Hristiyan olsa da, kırsal bölgelerde pagan etkiler Hristiyanlıkla iç içe geçmişti. Eski Cermenlerin tanrı Wotan’a (Odin) insan kurban ettiklerini biliyoruz. Açlık çeken halkın, bu durumdan kurtulmak için en değerli varlıkları olan çocuklarını kurban etmiş olabileceği ihtimali bulunuyor.
6. Bir teoriye göre, çocuklar vebadan öldü. Ancak, farelerle ilişkilendirilse de, veba salgını 1300’lerden önce Avrupa’da kaydedilmemişti. Çocuklar veba, Haçlı Seferleri, göç veya başka bir nedenle kayboldular ve bu trajedi, gerçeğin kabul edilemeyecek kadar ağır olduğu bir durumda bir hikâyeye dönüştü.
Hikâyenin çocuklar için uyarlanmış sonraki versiyonlarında, karanlık yönü tamamen ortadan kaldırılarak, çocukların gizemli bir şekilde köylerine geri döndüğü bir anlatıma dönüştü. Ancak, geriye kalan bir his, hala olayın ardında saklı kalan bir sır olduğunu düşündürüyor…