USD 34,54
EUR 36,01
ALTIN 3.005,46
BIST100 9.550

EFSANELER ŞEHRİ SAKARYA-3

Tunahan Eren Arslan

Tunahan Eren Arslan

15 Temmuz 2023 | 12:38

Bildiğiniz gibi şehrimizin Taraklı ilçesi, şehir hayatının içinde boğulanların temiz hava alıp doğayla baş başa kalabilecekleri, sakin ve huzurlu bir atmosfere sahip. Safranbolu ve Beypazarı’nı aratmayacak güzellikte evlere, daracık sokaklara ve yemyeşil yaylalara sahiptir.

Doğal güzellikleriyle ön plana çıkan Taraklı’nın tarihi, antik çağlara kadar uzanmaktadır. Bölgede yapılan arkeolojik kazılar, Hititler, Lidyalılar, Persler, Romalılar ve Bizanslılar gibi çeşitli medeniyetlerin izlerini ortaya çıkarmıştır.

Bu yazımızın konusunu “Hıdır Dede Efsanesi” oluşturmaktadır. Hazırsanız başlıyoruz! Efsane, bölgenin tarih, kültür ve dini inançlarına ilişkin önemli bir parça olarak günümüze kadar aktarılmıştır. Hıdır Dede Taraklı’nın gönül fethini gerçekleştiren bir evliya olarak bilinir. Tarihi kimliğine dair en güçlü bilgi onun Hacı Bektâş-ı Velî halifelerinden Akyazılı Sultan’ın kardeşlerinden biri olduğudur. Evliya Çelebi’ye göre Akyazılı Sultan, Hacı Bektâş-ı Velî halifelerinden olup Anadolu’nun Türkleşmesi’nde payı olan gazi erenlerdendir. Evliya Çelebi onun yüz yıldan fazla yaşadığını ve Sultan II. Murad devrinde (1421-1451) öldüğünü yazmaktadır.

Gelelim efsaneye…

Efsaneye göre zamanın Padişahının parmağında bir yara çıkmış ve o zamanın tıbbi teknikleri ile tedavi edilememiş. Bu yara, derin ve oldukça da acı veriyormuş. Yarayı iyileştirecek bir doktor bulmak için her yere haberciler gönderilse de olumlu bir sonuç alınamamış. Birçok tıbbi tedavi denenmiş, farklı ilaçlar ve merhemler kullanılmış; ancak yara bir türlü geçmek bilmemiş. Padişah, yaranın şifasını bulmak için çeşitli ülkelerden uzmanları, şifacıları ve büyücüleri çağırtmış. Her biri, kendi yöntemleriyle yarayı iyileştirmeye çalışmış; ancak hiçbiri başarılı olamamış. Yara daha da büyümüş ve padişahın acısı arttıkça artmış.

Padişahın iyileşmekten umudunu kestiği günlerden birinde saraya şu haber gelmiş: “Taraklı Yenice Karyesinde (Osmanlı literatüründe resmî kayıtlarda “köy” yerine kullanılan kelime) ikamet eden Hıdır Dede adında bir derviş vardır. Bulsa bulsa padişahın derdine bu derviş çare bulabilir.” Zira Hıdırlık Köyü'nde yaşayan Hıdır Dede, halk arasında kutsal ve keramet sahibi bir kişi olarak kabul edilmekteymiş, öyle ki Hıdır Dede, Hz. Hızır'ın yer yüzündeki temsilcisi olarak görülürmüş.

Bu müjdeli haberi alan padişah, dervişin İstanbul’a getirilmesini emreder. Bu işle görevlendirilen Tatar, Taraklı’da Hıdır Dede ile karşılaşır. Tatar, İstanbul’a birlikte gitmeyi teklif etse de derviş yalnız gideceğini söyler. Hıdır Dede seccadesini yola salıp “Ya Allah!” diye kerametle ve çok kısa sürede İstanbul’a varır.

Padişahın huzuruna getirilen derviş: “Padişahım seninle birlikte iki rekât hacet namazı kılacağız. Seccadelerimizin altında bir tür ot bitecek. Merheminizi bu ottan yapacağım. Yaranız sabah olunca Allah’ın izniyle iyi olacak” der. İkisi birlikte seccadelerini yere serip namaza dururlar. Namaz bitince Hıdır Dede padişaha: “Seccadenizi kaldırın padişahım!” der. Padişah seccadesini kaldırınca ot bitmediği görür. Hıdır Dede kendi seccadesini kaldırınca, ot yeşermiştir. Bu ottan Hıdır Dede merhem yapar ve padişahın parmağındaki yaraya sürünce yara kısa zamanda iyileşir, rahata kavuşur. Padişah, Hıdır Dede’nin yaptıklarına karşılık Hıdır Dede’nin kendisi ve evlatları adına bir ferman yazdırır. Bu fermana göre Hıdır Dede ve evlatları vergiden muaf tutulur. Çeşitli ikramlarda bulunulur.

Efsane bu şekilde…

Eski zamanlarda Taraklılılar, hastalık veya dileklerinin gerçekleşebilmesi için buraya ziyarete gelmeyi uygun görmüşlerdir. Mevsimin kurak geçmemesi, bereketin bol olması ve diğer pek çok dileğin olması amacıyla adak ve kurban adanan bir türbedir. Günümüzde ziyaretçiler kurban ve lokmalarıyla buraya gelirler. Kurbanlarını burada kesip lokmaları orada dağıtmayı büyük sevap saymaktadır. Çünkü bu lokmaların dertlere deva, hastalara şifa olacağı yönünde bir inanç vardır. Hıdır Dede Türbesi başta Taraklı halkı olmak üzere ziyaret edilmekte ve her yıl Haziran ayının ilk hafta sonu “Hayır Pilavı Şenlikleri” büyük bir katılım ile bu türbenin etrafında yapılmaktadır. Bu şenlikte öğle namazından önce okunan mevlit ve duanın ardından, öğle namazı sonrası onlarca kazanda pişirilen etli pilav ve ayran, sayısı bini aşan katılımcıya ikram edilir.

Pandemi sebebiyle verilen iki yıllık aranın ardından 2022 itibarıyla yeniden başlayan bu etkinlikte şükür ve dualar eşliğinde lokmalar dağıtılmaktadır. Coşkuyla ve sevgiyle kutlanan bu etkinlik bir ibadet aşkı ile yapılmaktadır. Etkinlikte genellikle yerel halkın ve ziyaretçilerin katılabileceği çeşitli etkinlikler düzenlenir. Bunlar arasında geleneksel müzik ve dans gösterileri, yöresel oyunlar, halk eğlenceleri ve at yarışları gibi etkinlikler yer almakta…

Bu serideki amacımız şehrimizin kültürel değerlerinin, hem kent çevresinde hem de Türkiye genelinde daha geniş bir alanda tanıtılarak bir kültür turizminin oluşturulması adına bu anlatıları ön plana çıkarmaktır. Kenti hem içinde yaşayanlar adına anlamlı kılan hem de onu diğer kentlerden ayırt eden bu öğeler, kent kültürünün de maddi mirasıdır. Malumdur ki şehirleri birbirinden ayıran ve onlara özgün bir kimlik kazandıran en önemli özelliklerinden biri onları geçmişten günümüze taşıyan kültürel değerleridir. Bu zenginlikler diğer dünya ülkelerinde olduğu gibi, ülkemizde de özellikle turizm sektörüne konu ve kaynak oluşturabilecek şekilde mutlaka ele alınmalıdır.

Bir sonraki yazıda buluşuncaya dek düşünelim: Sakarya’mızın gizemlerle dolu efsanelerini ne kadar biliyoruz?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Tüm Yazılar