Orada bir tırtılın kozaya geçmesini ve koza evresinden kelebeğe dönüşmesini anlatıyordu. O beni çok etkilemişti. Daha sonrasında okulda da biyoloji derslerinde metamorfoz evresini öğrendikten sonra doğanın bu güzelliğini daha detaylı ve yakından incelemek istemiştim. Sonrasında daha çok detaylanarak kelebek koleksiyonum bu şekilde oluştu. Türkiye'de gezmediğim 3 il kaldı. Onun haricinde bütün illerde kelebekleri merakla araştırdım” şeklinde konuştu.
Özel yöntemlerle kurutulup muhafaza ediliyor
Kelebeğin doğal bir materyal olduğu için çürüme ve bozulma ihtimalinin çok yüksek olduğuna değinen Çelik, bugün dünya tarih müzelerinde de yaklaşık 200 yaşında olan kelebek örneklerinin de bulunduğunu vurguladı. Bu türlerin hava almaz, özel koleksiyon kutularında, özel bir şekilde muhafaza edildiğini söyleyen Çelik, “İçerisinde naftalin ile herhangi bir şekilde böceklenmesi, kurtlanmamasını sağlayarak bu şekilde koruyabiliyoruz” dedi.
“Hikayelerini anlatabileceğim türleri toplamaya çalışıyorum”
Yakın zamana kadar koleksiyonunu atölyesinde meraklılarıyla buluşturduğunu belirten Çelik, şunları kaydetti:
“Şimdi böcekler de ekleniyor. Herkes çok şaşırıyor. Birçok müzede olması gereken parçaların olduğunu' söylüyorlar. Bizim ulaşabileceğimiz yerlerde çok güzel örnekler de var. İstanbul Üniversitesi'nin kendisine ait çok güzel bir kelebek koleksiyonu var. Konya'da da kelebekle alakalı bir merkez açıldı. Buralarda güzel örnekler görülebilir. Ben özellikle hikayelerini anlatabileceğim nitelikleri olan şeyler toplamaya çalışıyorum.”
“Çocukların ilgisini doğaya çekebilecek şekilde bağışlamayı düşünüyorum”
Koleksiyonerlerin genel olarak bir saklama huyu olduğunu düşündüğünü vurgulayan Şenol Çelik, “Ama ben hiç öyle bir insan olmadım. Her zaman bütün koleksiyonlarımı herkesle paylaşmayı, özellikle de karşılıklı bilgi edinmeyi çok istiyorum. Ben de ileride bu koleksiyonu halkla buluşturabilecek, özellikle de çocukların ilgisini doğaya çekebilecek bir şekilde bağışlamayı düşünürüm” diye konuştu.