“Türkiye'de gezmediğim 3 il kaldı”
Koleksiyonculuğa 9 yaşında başladığını anlatan Şenol Çelik, “İnsan çocukluk döneminde daha bilinçsiz oluyor ama zaman içerisinde bir şeyin daha nadir olmasını, farklılığını ve çeşitliliklerini gördükçe daha bilinçli bir şekilde koleksiyon oluşturmaya başladım. Yalnızca kelebek değil aynı zamanda onların pullarını, onunla ilgili yazılmış kitapları bütün yayınları da zaman içerisinde edindim. Çocukluğumda televizyonda yayınlanan bir çizgi film vardı.
Orada bir tırtılın kozaya geçmesini ve koza evresinden kelebeğe dönüşmesini anlatıyordu. O beni çok etkilemişti. Daha sonrasında okulda da biyoloji derslerinde metamorfoz evresini öğrendikten sonra doğanın bu güzelliğini daha detaylı ve yakından incelemek istemiştim. Sonrasında daha çok detaylanarak kelebek koleksiyonum bu şekilde oluştu. Türkiye'de gezmediğim 3 il kaldı. Onun haricinde bütün illerde kelebekleri merakla araştırdım” şeklinde konuştu.
Özel yöntemlerle kurutulup muhafaza ediliyor
Kelebeğin doğal bir materyal olduğu için çürüme ve bozulma ihtimalinin çok yüksek olduğuna değinen Çelik, bugün dünya tarih müzelerinde de yaklaşık 200 yaşında olan kelebek örneklerinin de bulunduğunu vurguladı. Bu türlerin hava almaz, özel koleksiyon kutularında, özel bir şekilde muhafaza edildiğini söyleyen Çelik, “İçerisinde naftalin ile herhangi bir şekilde böceklenmesi, kurtlanmamasını sağlayarak bu şekilde koruyabiliyoruz” dedi.
“Hikayelerini anlatabileceğim türleri toplamaya çalışıyorum”
Yakın zamana kadar koleksiyonunu atölyesinde meraklılarıyla buluşturduğunu belirten Çelik, şunları kaydetti:
“Şimdi böcekler de ekleniyor. Herkes çok şaşırıyor. Birçok müzede olması gereken parçaların olduğunu' söylüyorlar. Bizim ulaşabileceğimiz yerlerde çok güzel örnekler de var. İstanbul Üniversitesi'nin kendisine ait çok güzel bir kelebek koleksiyonu var. Konya'da da kelebekle alakalı bir merkez açıldı. Buralarda güzel örnekler görülebilir. Ben özellikle hikayelerini anlatabileceğim nitelikleri olan şeyler toplamaya çalışıyorum.”