BİZ BU NOKTAYA VESAYETLE VURUŞARAK GELDİK
Selahaddin ALBAYRAK
Nasıl ki AK Partiden önce Milletimizin tercihlerine 17 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve 28 Şubat 1997 Darbe vuruldu ise. Aynı vesayet odakları ile vuruşarak, bizde bu noktaya geldik. Nasıl mı?
Tarih: 27-04-2007 Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt generalleri toplamış elinde bir kağıtla ekran karşısına geçmişti. Kağıtta seçtiğimiz iktidara muhtıra veren tehdit ifadeleri yer alıyor. "Cumhurbaşkanı Cumhuriyet'e sözde değil, özde bağlı olmalıdır" diyerek. Recep Tayyip Erdoğan'ın kaldırdığı başörtüsü yasağı ve imam hatiplere katsayı cezası Cumhuriyet'e tehdit olarak görüyor, gösteriliyordu. İmam Hatiplerin Kur'an Kursların açılması istenmiyor, tüm bunları gerçekleştiren Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmaması için ellerinden gelen Haberal'ın deyimi ile "Her Türlü Kalleşlik" yapılıyordu.
E-muhtıra'nın ardından Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmaması için meclisteki destekçileri ile harekete geçti. Yeterli çoğunluk olan ilk iki turda 367 oy, sonraki iki turda ise salt çoğunluk olan 276 oy oranı kabul görmedi. Buna göre mecliste yeterli çoğunluğa sahip olmayan AK Parti'ye Cumhurbaşkanı seçtirmeyeceklerdi. Sırf bu yüzden anayasayı ayaklar altına aldılar. Resmen hukuksuzluk yaparak engellemeye çalıştılar. Nitekim Erdoğan'ın aday olmaması için ortaya koydukları plan işe yaradı ama Cumhurbaşkanı yine AK Parti'den oldu.
Tarih: 15 Nisan 2008. 27 Nisan E-Muhtırası'na karşı dik durarak boyun eğmeyen AK Parti yönetimi, bu defa Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya tarafından hazırlanan, "Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan'ın da aralarında bulunduğu 71 kişiye 5 yıl süreyle siyaset yasağı getirilmesi ile partinin kapatılmasını" içeren bir iddianame ile karşı karşıya kaldı. Anayasa mahkemesi tarafından kabul edilen iddianame mahkemenin 5 üyesinin kapatmaya karşı çıkması, 6 üyenin de kapatmadan yana oy kullanması ile son buldu. Buna göre Anayasa'da öngörülen nitelikli çoğunluk sağlanamadığı için parti kapatma talebi reddedildi.
Bu tehlikeyi de atlatan AK Parti ve Erdoğan'a, vesayet odaklarının kurduğu pusular bitmemişti. Kapatılma sürecini atlatan iktidar partisi, bu kez de 7 Şubat 2012 Mit Krizi ve İçeriden Feto destekli grupların Operasyonu ile karşılaştı. MİT'in başkanı ve dolaylı olarak AK Parti, çözüm sürecinden dolayı terör örgütü PKK ile ilişki içindeymiş gibi gösterilmeye çalışılarak, Cumhurbaşkanı'nın Sağlık sorunlarından da istifade edilerek yargılanmak istendi. Bu süreçte, Erdoğan'ın son dakika hamlesi ile akamete uğratıldı.
Tarih 27 Mayıs 2013. Bu kezde AK Parti CHP ve FETÖ destekli bir isyan hareketi ile karşı karşıya kaldı. Ülkemizi milyarlarca dolar zarara uğratan ve göstericilerin Türkiye'yi savaş alanına çevirdiği bu isyanda bastırılarak yola devam edildi.
Fakat ihanet şebekeleri durmuyordu. Bu seferde AK Parti'ye 17-25 Aralık Kumpası kurdular. Buna göre "AK Parti yolsuzluklar ile ülkeyi soyuyordu" Gazeteler aynen Adnan Menderes'e attıkları "Altın dolu uçakla ülkeden kaçıyor" manşetini Erdoğan için atıyordu. Haberler ile eş zamanlı olarak FETÖ'nün ve CHP'nin savcıları da harekete geçti. Sonuç Erdoğan bu hamleyi de boşa çıkardı.
Tarihler 15 Temmuz 2016 yı gösterdiğinde dışarıdaki ortakları ile büyük bir saldırıya kalkıştılar. Ordumuz içerisindeki silahlı militanlarını da yanlarına alarak topyekun bir milleti ve devleti ortadan kaldırmak için harekete geçtiler. Geçmişte ki tüm bahanelerinin yanına "Yurtta Sulh Cihanda Sulh" teranesini de koyarak ateş ettiler. Sonuç devlet, millet el ele bu badireyi de atlattık.
Gelinen noktada saldırıları durmuyor, durmayacak. Semitik düzenin, ABD emperyalizminin bu coğrafyada yeşermesi için saldıracaklar. Bölüp parçalamaya çalışacaklar. Nasıl ki bu güne kadar bunlar ile vuruşarak buraya geldiysek, bundan sonra da aynı kararlılıkla ülkemizi ve milletimizi savunacağız. Allah yar ve yardımcımız olsun.