Türkiye'de 10 milyonu aşkın bina, 30 milyonu aşkın hane bulunduğunun tahmin edildiğini belirten Eruslu, "Elbette bu binalar içinde çok sayıda eski yapı mevcut. Ruhsat tarihlerine bakarak tüm binaların dönemlerindeki kurallara uyduğunu varsayarsak, ülkemizdeki toplam bina stokunun yüzde 25'inin yalıtımlı olduğunu görüyoruz. Yalıtımsız binalar ise yüzde 75 gibi büyük bir oranı kapsıyor. Bu da ne yazık ki daha fazla enerji tüketimi ve enerjide dışa bağımlı olan ülkemiz açısından cari açığın artışı anlamına geliyor." diye konuştu.
"Su yalıtımı, deprem kuşağında yer alan ülkemizde binaların sağlam şekilde ayakta kalması noktasında hayati öneme sahip. Türkiye'deki yapı stoku ağırlıklı olarak betonarme binalardan oluşuyor. Betonarme yapı sistemlerinin en zayıf noktalarından biri suya karşı olan hassasiyetleridir. Yağmur, kar, yeraltı suları, zeminde yer alan nem, mutfak, banyo, tuvalet gibi ıslak hacimlerdeki su kaçakları, binanın inşa edildiği zeminde bulunan basınçlı veya basınçsız yeraltı suları nedeniyle binalar sürekli olarak suya maruz kalabiliyor. Suyun taşıyıcı yapı elemanlarına nüfuz etmesi, betonun içindeki demirin paslanmasına yani korozyona neden oluyor. Korozyon ise yapının yük taşıma kapasitesini azaltıyor. Betonarme yapıların sağlıklı şekilde, tasarım ömürleri süresince işlevlerini sürdürebilmesi için yapının tamamının standartlara uygun şekilde ısı ve su yalıtımıyla korozyondan korunması gerekiyor. Ses ve yangın yalıtımı da hem konfor hem de güvenlik açısından büyük önem taşıyor."
Emrullah Eruslu, Türkiye'de kullanılan toplam enerjinin yüzde 32,7'si binalarda tüketilirken, bunun yüzde 80'inin kışın ısınma, yazın ise soğutma için kullanıldığını bildirdi.
Eruslu, "Isı yalıtımı, ısınma ve soğutma amaçlı enerji tüketimini yarı yarıya azaltırken cari açığı ve enerji faturalarını düşürücü bir etkiye sahip. Binalarımızı ısı yalıtımıyla daha az enerji tüketen yapılar haline getirmeyi başardığımızda her yıl yaklaşık 12-15 milyar dolarlık bir tasarruf elde edebiliriz." değerlendirmesini yaptı.