SORU: Suriye topraklarında 8 Aralık'ta başlayan devrim süreci devam ederken diplomasi ayağında birçok görüşme gerçekleştirdiniz. Özellikle bu hafta hem yüz yüze hem telefonda yoğun bir trafik vardı. Suriye'nin toprak bütünlüğü konusunda Türkiye'nin söylemlerine destek verildiği ve hakkının teslim edildiğine tanıklık ettik. Muhataplarınızla görüşmede itiraz eden bir görüşle karşılaştınız mı?
Ben doğrusu bu konuda olumsuz bir yaklaşım görmedim. Bölgesel ve küresel her kriz ve gelişme diplomasi trafiğimizi artırıyor. Görüşmelerimiz, Suriye'nin geleceği, barış süreçleri ve uluslararası iş birliği açısından önemli bir dönüm noktası olabilir. Suriye diplomasimiz kapsamında görüştüğümüz liderlere Türkiye'nin, Suriye'nin egemenliği, toprak bütünlüğü için gayret gösterdiğini anlattım. Suriye'nin toprak bütünlüğünü korumanın yolu öncelikle terör örgütleri ile mücadeleden geçiyor. DEAŞ bahanesi ile PKK ve uzantılarına sahip çıkma anlayışında olanlar var. Bu yaklaşım yakın geçmişte Suriye'yi bölünmenin eşiğine getirdi. Biz en başından beri PKK ve uzantılarıyla da, DEAŞ unsurlarıyla da mücadele ettik, ediyoruz. Batılı ülkelerin caddelerinde, meydanlarında nasıl DEAŞ gösteri yapamıyorsa PKK ve uzantıları da yapamamalı. Sadece caddeler meydanlar değil, sosyal alanlardan kültürel mecralara kadar her yerde terör yapılanmaları ile mücadele şart. Bizim Suriye ile 900 kilometreyi aşkın bir sınırımız var. Bütün bu sınır hattında Esed'e karşı duvarlardan tutun gidiş-gelişlere kadar ciddi manada engelleme adımları attık. Şu an itibariyle yeni yönetimin oluşmasıyla inşallah Suriye-Türkiye ilişkilerini biz çok daha farklı bir yere taşıyacağız. Dikkatinizi çeken bir şey herhalde vardır. Halep'teki çarşılar, Halep'teki alışveriş yerleri bir anda hareketlendi. Savaştan önce Esed zamanında oraya yaptığım ziyarette, oradaki kapalı çarşının aynen bizim kapalı çarşılar gibi hareketli bir yer olduğunu görmüştüm. Yani orada tarih var, ticaret var. Şu anda da hareket var. İnşallah bu hareket oraya bereketi getirecektir diye düşünüyorum.
SORU: Amerika'nın seçilmiş Başkanı Donald Trump geçtiğimiz günlerde Suriye ve Türkiye ve sizinle ilgili önemli açıklamalar yaptı. Sizinle ilgili övgü dolu sözleri var. Sizin için 'Çok akıllı bir adam, çok güçlü, çok çetin, iyi anlaştığım biri' diyor. Bu konularda, bu söyledikleriyle ilgili ne diyeceksiniz? Suriye ile ilgili de 'Suriye'de olacakların anahtarı Türkiye'dir' diyor. 'Suriye'de ilerleyen güçlerin arkasında Türkiye var' diyor. 'Ve ben bundan rahatsız değilim' diyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?
Sayın Trump'ın sözleri kendisinin ve önümüzdeki aylarda oluşturacağı yönetiminin Türkiye'ye bakışını özetliyor. Türkiye'nin gücünün ve etkinliğinin bizdeki muhalefet dışında herkes farkında. Aslında onlar da bazı şeylerin farkındalar ancak gerçekleri konuşmaya dilleri alışkın olmadığı için çarpıtıyorlar. Türkiye'nin diplomaside artan gücünü uluslararası düşünce kuruluşlarından medyaya varıncaya kadar herkes yazıp çiziyor. Biz de gücümüzün ve etkinliğimizin farkındayız. Bu gücün kaynağı olan milletimize yaraşır biçimde hizmet etmenin derdindeyiz. Geçenlerde de söylediğim gibi Türkiye, Türkiye'den büyüktür. Bizim topraklarımızı korumak, ülkemizi kalkındırmak, köklerimize tutunarak ileriye adımlar atmak gibi bir gayemiz var. Bunun yanında dostlarımızın, kardeşlerimizin yanında durma sorumluluğunu omuzlarımızda hissediyoruz. Şam'da büyükelçiliğimizi yeniden faaliyete geçirdik, orada adımızı gören Suriyeli kardeşlerimizin hissiyatlarına bir bakın. Türk beklenendir, sözü öylesine kurulmuş bir cümle değildir. Türkiye'nin gönül sınırları fiziki sınırlarının çok ötesindedir. Gittiğimiz her ülkede, ayak bastığımız her coğrafyada, bunu gördük. Sayın Trump da aslında bir durum tespiti yaparak ülkemizin gücü ve etkinliğinin altını çiziyor. Doğru söze ne denir? Tespitler yerinde. Aramızda herhangi bir sıkıntı gerçekten yok. Şu an itibariyle kendisi seçildiği andan itibaren görüşmelerimizi yaptık. Sayın Trump pragmatik bir siyasetçi. Kendi ülkesine ve müttefiklerine maliyet üreten politikaları değiştirme vizyonuna sahip. Devir-tesliminden sonra yine herhalde biz de ilk tebriğimizi yapar, gündemimizde bulunan konuları samimiyetle ele almaya başlarız.
SORU: AFAD'ın Esad rejiminin işkence üssü olarak bilinen Sednaya'daki çalışmalarını soracaktım. Orada kayıp Türk vatandaşları var mı?
Yok, öyle bir bilgi getirmediler bize. Bu 6 kat yerin dibindeki cezaevinin nasıl olduğunu ve burada insanların ne hallere sokulduğunu gördünüz. Biz Türkiye olarak bu işi seyretmedik, tribünde kalmadık. AFAD'ımızı tüm teçhizatıyla ekipmanlarıyla birlikte Suriye'ye gönderdik. Orada o çalışmaları yapmaları, o çalışmalarla ilgili raporların oluşturulması, hem bölgeye hem İslam dünyasına güzel bir mesaj vermiştir. AFAD'ımız orada görevini yaptı ve döndü. Oradaki acı tabloları, o tünelleri gördünüz. Tünellerin uzunlukları, oraların içler acısı hali, hepsi birer felaket. Dünya Suriye'nin bu halini görüp, gereken notu gerekli yerlere vermiştir diye düşünüyorum. Bizler de özellikle AFAD'ımızla orada başarılı bir operasyon yaptık, neticesini aldık. Bütün bunlar tarihe çok önemli bir kayıt olarak düşülecektir diye düşünüyorum. Sednaya Hapishanesi bizim yıllardır söylediklerimizi doğruladı. Oradaki zulümler, işkenceler, yargısız infazlar, Baas Rejimi gerçeğinin en acı fotoğraflarından biridir. Her zulüm gören coğrafyada olduğu gibi, Suriye'de de toplu mezarlara rastlanıyor. Anlaşılan Suriye'de henüz, zulüm ve işkence fotoğrafının tamamını görebilmiş değiliz. Bunun için biraz daha zamana ihtiyaç olacak. Kendi halkına böylesi zulmeden Esed yönetiminin bunların hesabını uluslararası hukuk zemininde vermesi için elimizden geleni yapacağız. Umarım Sednaya fotoğrafı "Türkiye'nin Suriye'de ne işi var?" diyenleri, "Suriyelilere kapılarımızı neden açtık?" diye yabancı düşmanlığını körükleyenleri, "Esed af ilan etti Suriyelileri ülkelerine gönderin" diyerek bizlere akıl verenleri bir nebze olsun utandırmıştır. Hala aynı cümleleri kuranların insani değerlerini Esed'in ölüm preslerinde ezdiğini, vicdanlarını yerin yedi kat altındaki zifiri karanlık hücrelere kapattıklarını düşünmemek elde değil. Suriye'de kayıpların acıları dinmeyecek, ancak Suriye düştüğü yerden kalkacak. Bu zulümler unutulmayacak. Unutulan zulmün tekrarlanacağını biliyoruz. Kardeş Suriye halkı, bugün kanayan bu yaralarını sarıp, yeniden hür ve müreffeh bir gelecek inşa etmek için bir ve bütün olacak. Yanlarında ise hep kardeşleri Türkiye'yi bulacaklar.
SORU: Suriyeliler konusunda siz çok ağır eleştirilere tabi oldunuz, her türlü sorunun kaynağı olarak Suriyeliler gösterildi. Seçimlerde de aleyhinizde konuşuldu. Bugün şöyle geri dönüp baktığınız zaman, 'İyi ki Suriyelilere sahip çıktık, vicdani görevimizi yaptık' diyor musunuz? Bir de Türkiye'nin bölgedeki gücü arttı. AGİT Genel Sekreterliğine Feridun Sinirlioğlu Bey geldi. Öte yandan Somali ve Etiyopya arasındaki sorunları çözdünüz. Bu konuyla ilgili görüşünüz nedir?
Bölgedeki bütün bu gelişmelerde adımımızı inanarak attık. "Biz Ensar'ız, onlar Muhacir…" derken bizim değişmez kaynaklarımıza, kutsal değerlerimize dayanarak bunları söyledim. Ama muhalefet böyle bakmıyordu. Ensar kavramı ne anlama gelir, Muhacir ne anlama gelir bunları anlamak gibi bir dertleri yoktu. Peki ne oldu şimdi? CHP kendi içinde bölük pörçük, paramparça. Öbür tarafta Dem, onu zaten söylemeye gerek yok. Biz bu süreçte terörle mücadeleyi de çok kararlı bir şekilde yaptık. Elhamdülillah neticeyi de aldık ve alıyoruz. Sınır boylarında bu kadar duvar örüyoruz. Bu duvarları kendi ülkemizi terör tehdidinden koruyalım diye inşa ettik, ediyoruz. Bunun yanında yeni bir adım daha atacağız. Irak'la, Suriye'yle ticari ilişkilerimizi yoğunlaştıracağız. Bu, gerek Suriye için gerek Türkiye için yeni bir hareketlenmeyi her bakımdan getirecek. Bununla birlikte de bölgeye farklı bir hava gelecek. Gaziantep şu anda hareketlendi. Kilis aynı şekilde hareketleniyor ve daha da hareketlenecek. Biz ülkemize sığınan bu insanları kovmuyoruz. Biz bu insanlara "Evine gidersen git ama gönüllülük esasına göre git. Siz bizim başımızın üstündesiniz. 'Ben evime gideceğim' diyorsanız evinize gidebilirsiniz." diyoruz. Şu anda zaten Suriyeli çocukların okulları devam ediyor. Okullarını bu sene burada bitirecekler. Ondan sonra Suriye'de, Dara'da, Deyrizor'da, Suriye'nin diğer bölgelerinde evleri varsa oraya rahatlıkla gidebilirler. Savunmadan tutun, eğitime, enerjiye kadar birçok alanda iş birliği yapacağız. Suriye'nin şu anda enerjide ciddi sıkıntıları var. Ama biz onların enerjideki bu bütün sorunlarını da inşallah süratle gidereceğiz. Bu konuda da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız oraya her türlü imkanı inşallah sağlayacak.
Etiyopya Somali konusu da önemli. Etiyopya ile Somali arasındaki o barışın adımlarını hakikaten farklı ve kararlı bir şekilde attık. Gerek Etiyopya Başbakanı gerek Somali Cumhurbaşkanı sağ olsunlar bizim bu arabuluculuğumuza olumlu yaklaştılar. Yaptığımız basın toplantısında da bunu ortaya koydular. Zor da olsa anlaşma bir yıllık sürecin ardından sağlanmış oldu. Etiyopya'nın burada bir önemli sıkıntısı var. Etiyopya, topraklarından denize ulaşamıyor. Bunun için Somali'nin egemenliği ve toprak bütünlüğü temellinde bir adım atıldı, Etiyopya'ya denize erişim imkanı tanındı. Etiyopya çok büyük bir ülke. Böyle büyüklükte bir ülkenin böyle bir imkanı yakalaması gerekir. Biz Somalili kardeşlerimize, özellikle Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh'e bunu da söyledik. "Artık burada Etiyopya'ya destek vereceksiniz. Bir adım atalım ve bu buluşmamızın en önemli neticesi de bu olsun, Etiyopya denize açılsın." dedik. 7 saat sadece üçümüz değil, heyetler de aralarında görüştü. Bazen görüşmeler çıkmaza da girdi. Böylesi anlarda devreye girdik, meseleyi çözdük. AGİT konusuna gelirsek; Türkiye'nin etkinliğini ve sorun çözme kapasitesini bilen AGİT üyesi ülkeler oy birliği ile Sayın Feridun Sinirlioğlu'nu Genel Sekreterlik gibi önemli bir göreve layık gördü. Türkiye hem bölgesinde hem de küresel sorunlara yaklaşım tarzı ile öne çıkıyor. AGİT tüm bu özelliklerimiz nedeniyle ülkemize duyduğu güveni ortaya koymuştur.
SORU: Türkiye, Suriye'nin iç savaşı başladığı 2011 yılından beri Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve birliğine vurgu yaptı. Bu bağlamda oldukça tutarlı ve yapıcı bir politika izledi. Bugün yeni bir dönem başladı. Aslında kısmen de değindiniz. Bu yeni dönemde geçmişte olduğu gibi Türkiye herhalde Suriye halkının yanında olacak, bunu vurguladınız. Yeni dönemde Türkiye'nin Suriye politikasının çerçevesini ne şekilde çizersiniz?
Yıllardır Esed zulmüne maruz kalan Suriye halkı birliğini ve kardeşliğini yeniden tesis etmeye çok yaklaştı. Önümüzdeki süreçte hiçbir gücün terör örgütleriyle iş tutmaya devam edeceğini düşünmüyoruz. Ülkenin diğer bölgelerinde bulunan DEAŞ, PKK-YPG gibi terör örgütlerinin başı en kısa sürede ezilecektir. Terörden arındırılmış ve halkı tarafından yönetilen bir Suriye'nin inşası için dün olduğu gibi bugün de elimizden geleni yapacağız. Bölge terör örgütlerinden temizlendikten sonra da Suriye'yi ayağa kaldıracak adımlar hızlanacaktır. Suriye'nin kaynaklarının Suriye halkının huzur ve refahı için kullanılması konusu da mühim. Bugüne kadar Suriye'nin kaynakları terör örgütleri başta olmak üzere bölgede faaliyet gösteren gruplara aktı. Bu musluklar Suriye devrimi ile kapatıldı. Şimdi ülke bütün enerjisini ayağa kalkmak için kullanacak. Türkiye Suriye'nin yeniden imarı ve kurumlarının ihyası için destek olmayı sürdürecektir. Uluslararası toplumun da buna katkı sunması için çalışıyoruz. Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmesiyle Suriye yeniden zenginleşecek, üretime odaklanacak ve kalkınacaktır.
SORU: Suriye'de devlet kurumları yeniden ayağa kaldırılacak, anladığımız kadarıyla bunun teknik çalışmaları yapılıyor. Bunun yanı sıra Suriye'nin inşa aşaması da olacak. Suriye'deki yeniden yapılanma sürecinde öncelik verilen sektörleri sormak istiyorum. Türkiye'nin buradaki ekonomik katkıları ne olacak? Suriye'nin toprak bütünlüğünün sağlanması için uluslararası aktörlerden hangi somut adımları bekliyorsunuz? Türkiye'nin İdlib'deki insani yardım faaliyetleri konusunda uluslararası toplum yeterince katkı veriyor mu?
Suriye'de çatışmalar ve yıllarca süren savaş, şehirlerin ve devletin altyapısını çökertti. Yaraları sarmak için kentlerin yeniden imarı önemli. Suriyeli mültecilerin ülkelerine gönüllü dönüşü ve sürdürülebilir bir yaşam kurmaları için barınma meselesini halletmek gerekiyor. Yeni evler, iş alanları, üretim ve enerji tesisleri, tarım ve hayvancılığa yönelik tesisler hızla oluşturulmalı. Suriye ekonomisi de çökmüş durumda. Suriye'ye yönelik Esed rejimi nedeniyle konulan ambargo ve kısıtlamaların kaldırılması ülkenin yeniden toparlanması için fayda sağlar. Suriye'nin yeniden uluslararası topluma entegre edilmesi bir başka konu. Suriye'nin geleceğini temellendirecek, kapsayıcı bir anayasa yapmak ve siyasi sistem inşa etmek de bu adımlar kadar gerekli. Suriye'nin geleceğine Suriye halkının karar vereceği gerçeğini kimsenin aklından çıkartmaması gerekir. İnsani yardımlar konusunda yeterlilik söz konusu değil. Suriye'ye şu anda o beklenen insani yardımın geldiği de yok. Biz Türkiye olarak bugüne kadar Suriye'ye yeni dönem için insani yardım bazında birçok katkılar yaptık. Şimdi de bu devrimden sonra bu insani yardımlarımız devam ediyor, devam edecek. Bu yeni yönetimin özellikle ihtiyacı olan birçok unsur bulunuyor. Bu unsurlar konusunda da onları yalnız bırakmayacağız. Özellikle DEAŞ, PKK/YPG bunlarla mücadelede onların hiç yalnız kalmaması lazım. Gereken neyse bunları yapacağız. Yakında Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan da inşallah oraya gidecek. Yeni yapılanmayı birlikte yapacaklar.