Milli Eğitim Bakanı Tekin: “Türkiye, Adalet ve Kalkınma Partisi ile birlikte bambaşka bir noktaya geldi”
Türkiye’nin Adalet ve Kalkınma Partisi ile birlikte bambaşka bir
noktaya geldiğini dile getiren Tekin, “Özellikle din ve dini inanç,
ibadet hürriyeti özelinde söylemek istiyorum. Bu salona baktığımda
hemen hemen büyük çoğunluğun 2002 Türkiye’sini hatırlayabilecek
yaşta olduğunu görüyorum. Fakat çok çabuk unutuyoruz.
Yaşadıklarımız, gördüklerimizi sık sık hafızalarımızda
canlandırmamız gerekiyor. 2013-2014 yılında 4 binin üzerinde
öğretmen arkadaşımızı çıkartılan bir yasal düzenlemeyle tekrar
ailemize aldık. Bunlar kimdi; 2002 öncesi sadece başörtüsü
taktıkları için memuriyet hakları ellerinden alınan, disiplin
suçuyla ihraç edilen kişilerdi. Bu salonda çok sayıda başörtülü
arkadaşımız var. Ben yıllarca üniversitede öğretim üyeliği yaptım.
Anadolu’nun muhafazakar illerinde de çalıştım. Bırakın kamu
görevlisi olarak üniversitenin konferans salonunda bu kadar
başörtülünün konferansı dinlemeye dahi müsaade edilmediğini
yaşadık. Üniversitenin Tıp Fakültesi Hastanesinde poliklinik
hizmeti almak isteyen insanlara başörtüsü ile kamusal alanlara
girmek yasak cevaplarının yaşandığı bir Türkiye yaşandı. Bunlar
şimdi yok tabii. O zamanlar elektrik faturalarını ödemek için
TEDAŞ’ın önünde kuyruğa girerdik. Benim çalıştığım il için
söylüyorum, TEDAŞ’ın önünde kuyruk beklerken yağmur sebebi ile
salonun içerisine girenlerden başörtülü olanların salonun
dışarısına çıkartıldığı bir Türkiye yaşandı. Elektrik faturası
ödemek için beklerken 'Burası kamusal alan, dolayısıyla burada
başörtüsü ile duramazsın' denilen bir Türkiye yaşandı” ifgadelerini
kullandı.
28 Şubat sürecine de değinen Bakan Tekin, “İmam Hatip Lisesinde
çalışırken görevli olduğu pansiyondaki öğrencileri sabah namazına
kaldırdığı için irticacı olduğu gerekçesiyle ilişki kesilen
öğrencilerimiz oldu. Ben o yüzden Cumhurbaşkanımıza ve Türkiye’yi
dini ibadet özgürlüğü anlamında dünya standartlarında bir ülke
yapmaya çalışan bütün AK Parti camiasına ve buna katkı veren
herkese bir kez daha teşekkür ediyorum. Unutmamız gereken
dönemlerdi. Biz şimdi burada din eğitimini çalışırken, din eğitimi
ile ilgili konuşurken Türkiye’nin bu konuda yaşadığı tecrübeyi
ihmal etmemek ve görmezden gelmemek lazım. Bu anlamda atılan
adımları ve bu adımları atanlara şükran duygularımızı beslememiz
lazım. Dini inanç ve ibadet hürriyeti olarak bu ülkede yaşadığımız
tek sorun başörtüsü sorunu değildi. Onun dışında çok farklı
sorunlar da yaşadık. Mesela İmam Hatip Lisesi mezunu olmak bir
problemdi. 2006 yılında Boğaziçi Üniversitesinde doçentlik
mülakatına girdiğimde jüri üyelerinin 'Sen İmam Hatip mezunusun'
dedikleri halen kulaklarımda. Yayın dosyanıza, ürettiklerinize ve
akademik çalışmalarınıza bakma zahmetinde bulunmadan 'Ama siz İmam
Hatip mezunusunuz' diyerek refüze edildiğimiz bir Türkiye yaşadık.
Çocuklarını İmam Hatip’e götüren ailelerimizin yaşadıkları bir kat
sayı zulmünü bu ülke gördü. Sadece lise tercihinden dolayı
muadillerinden çok daha geri koşullarda rekabet etmelerine
zorlandığı bir ülkede yaşadık. Bugün çok şükür Türkiye’de dünyanın
hangi ülkesinde olursa olsun, dünyanın neresinde tartışılırsa
tartışılsın rahatlıkla şunu söyleyebileceğimiz bir Türkiye var;
evrensel laiklik anlayışıyla bağdaşır, dini inanç ve ibadet
hürriyetlerinin bütün vatandaşlar için özgürce sağlandığı bir
Türkiye var. Bunu göğsümüzü gere gere söyleyebilecek noktadayız”
diye konuştu.