Helalleşme İslami terminolojiye ait bir kavram olup; kültürümüzde çok önemli bir yere sahiptir.
"Allah, kul hakkı hariç her günahı affedebilir" anlayışına dayanan bu kültür, milletimizin adeta en temel prensiplerinden biri haline gelmiştir.
Bugün unutulmaya yüz tutmaya başlasa da insanlarımız evden çıkarken ailesinden; askere, gurbete giderken anne babasında ve aile büyüklerinden; hacca giderken ise tüm akraba, eş-dost ve iş ilişkisi bulunan herkesi tek tek ziyaret ederek herkesten helallik ister.
Daha ilerleyen yaşlarda ise haksızlık yaptığını ya da kendisine hakkı geçtiğini düşündüğü kişilerden helallik ister.
Tarihi boyunca dini herhangi bir koyunu dile getiren oluşumları dini siyasete alet etmekle suçlayan CHP'li siyasetçiler kendileri de şimdi dini bir terminolojiyi kullanmaktadır.
Buna bir itirazımız yok. Çünkü Din hiç kimsenin tekelinde değildir.
Aksi ispat edilene ya da kendisi tersini ifade edene kadar da sayın Kılıçdaroğlu’nun söylediklerini muteber kabul etmek samimiyetine inanmak durumundayız.
Ancak, CHP'nin daha önce toplumun bazı kesimleri ile barışmaya yönelik adımları (mesela çarşaflı bir kadına rozet takmak gibi) maalesef daha sonra akamete uğramıştı.
Yani CHP'nin milletin değerlerine ve dini inançlarına saygı konusunda maalesef olumsuz bir sicili var.
O yüzden CHP lideri Sayın Kemaloğlu’nun samimiyetine inansak bile, CHP malum (onlar her ne kadar 'çok seslilik', 'demokrasi' dese de) hizipler partisidir.
Nitekim geçtiğimiz günlerde CHP'nin ekranlardaki yılmaz savunucularından Deniz Zeyrek geçtiğimiz günlerde bir TV Programında "Sayın Kemal Kılıçdaroğlu sağ kesimden gelen danışmanların etkisi ile bir helalleşmedir tutturmuş gidiyor. CHP hangi konuda helalleşecekmiş? Bu sözlere ne gerek var?" derken 23 Mayıs tarihli "Hangi Hata Kemal Bey" başlıklı köşe yazısında da Kılıçdaroğlu'nun 21 Mayıs'ta gerçekleştirdiği Maltepe Mitingi'ndeki helalleşmeye yönelik sözlerine atfen de " Yıllardır iktidara gelmemiş bir partinin sürekli bir helalleşme ve hatalar için af dileme pozisyonuna düşmesi anlaşılır gibi değil" diye yazıyordu.
"Deniz Zeyrek parti ile resmi ilişkisi olan biri değil, O'nun sözü partiyi bağlamaz" denilebilir.
Doğrudur. Elbette bir gazetecinin sözleri partiyi bağlamaz ancak sadece sayın Deniz Zeyrek'ten değil diğer CHP'li dostlarımızdan da duymaya başladık.
Bu nedenle CHP yönetiminin kendini "sağ kesimde" konumlandıran seçmenlerden oy alabilmesi için şu sorulara cevap vermesi gerekir:
Parti yönetimindeki herkes bu konuda Sayın Kılıçdaroğlu ile aynı fikre mi sahiptir? Yani Sayın Kılıçdaroğlu siyasi kadrolarına hakim midir?
Eğer tüm üst yönetim bu konuda Sayın Kılıçdaroğlu gibi düşünüyorsa CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in Diyanet İşleri Başkanlığı'nın çocuklara yönelik olarak açtığı Kur’an Kursları hakkındaki sözlerini nereye koyacağız?
CHP’nin kemikleşmiş tabanı bu konuda ne düşünmektedir? Bu konuda tabana yönelik bir çalışma yapılmış mıdır?
CHP mesela geçtiğimiz yerel seçimlerde Özellikle de İstanbul’da bir çok vaatte bulunmuş ancak bunların çoğunun daha sonra üzerine yatmıştır. Bu durumda halk CHP’nin helalleşme vaadine nasıl inanacak, nasıl güvenecektir?
ÖZDAĞ MOSSAD AJANI MI?
Yeni Şafak Gazetesi yazarı eski Emniyet İstihbarat Daire Başkanı ve Yeni Şafak Gazetesi yazarı Bülent Orakoğlu, geçtiğimiz günlerde Zafer Partisi Genel Başkanı Sayın Ümit Özdağ hakkında çok tartışılacak bir konuyu gündeme getirdi.
Merhum Türkeş'in, (Orakoğlu'nun ismini açıklamadığı) bir şahsa Ümit Özdağ için "Bu adam MOSSAD ajanıdır. Bu şahıstan uzak dur!" dediğini iddia eden Orakoğlu'nun yazısının ilgili bölümü şöyle:
“Başbuğ Türkeş ile zaman zaman makamında görüşürdüm. Bu görüşmelerden birinde yanında İskeçe Müftüsü olduğu halde bana Ümit Özdağ ile görüşüp görüşmediğimi sordu. Babası ile görüştüğümü ancak Özdağ ile fazla bir temasımın olmadığını belirtince Başbuğ Türkeş ‘İsabetli olmuş, bu şahıstan uzak dur’ şeklinde ikaz etti. ‘Neden’ diye sordum, ‘Ümit Özdağ MOSSAD ile ilişkili bir ajan’ dedi.”
Orakoğlu'nun ismini açıklamadığı şahsın iddiaları böyle.
Sayın Özdağ aradan geçen bunca zamana rağmen bu iddialara herhangi bir cevap vermedi.
Her gün onlarca twit atarak hemen her konuda görüş beyan eden Sayın Özdağ'ın bugüne kadar bu iddialara cevap vermemesi, Haber Global’de Julide Ateş’in “Mossad ile görüşüp görüşmediği” konusundaki sorusuna net bir cevap vermemesi ve iddialar karşısında sessiz kalması ilginç değil mi?