1 ay çırak olarak çalıştığını belirten Ahmet Kaş, “İlkokuldan çıktım, 5’i bitirim, 15 yaşında çırak olarak başladım. Fazla değil, benim çıraklığım 1 ay var. 5-6 ay sonra kendi dükkanımı açtım ve orada elimle yapmaya başladım. 1 sene sonra da makine aldım. Babam rahmetli, ‘Hadi gidelim Aksaray’a sana bir çekiç, örs gibi bir şeyler alalım’ dedi. Geldik buraya aldık çekiç örs. Köy yerinde ufak bir dükkan açtım ve orada çalışmaya başladım.
Çalıştım, 1 gün, 5 gün derken yalnızdım. Küçük bir dükkanım vardı orada yer, orada içer, orada yatardım. Ana yok, baba da analık olunca zaten yok gibi. Herhalde 1-2 sene geçti Aksaray’a geldik ve bir makine aldı babam bana. Geçmiş gün herhalde bin lira falandı. Köye gittik ve köyde bununla çalışmaya başladım. Çalıştım, kimseye minnet etmedim, muhtaç olmadım. Senelerce çalıştım böyle. 60 senedir bu işi yaparım. Köyden Aksaray’a geleli 40 sene oldu. Köy yerinde fazla ileriye gidemiyorsun. Buraya geldim çok şükür, Allah’ta razı olsun belediyeden bir yer aldım. Oturduk çalışıyoruz. 40 senedir buradayım.
Motor lastiklerini yapardım, patoz kayışını kaynatırdım, soğuk kuyu lastikleri olurdu önceleri onları yapardım, mestleri tamir ederdim. İşimi sevmesem zaten Aksaray’a gelmezdim. Güzel bir meslek, geliri de iyi, dışardan göründüğü gibi değil. Bu sanat ölmez bir sanat. Neden? Ayakkabıyı herkes giyiyor. Söküğü olur, yırtığı olur, tükenmez, ölmez bu sanat. İşini de düzgün yaptın mı ya işten başını kaldıramazsın” dedi.
İşlerinin iyi olduğunu da anlatan Ahmet Kaş hayat pahalılığından sonra işleri daha da arttığını belirterek, “Hayat pahalılığından sonra işler 2-3 misli daha fazlalaştı. Önceleri de vardı aslında ama şimdi daha fazlalaştı. Eskiden adam eskidi diye atıyordu ayakkabısını şimdi öyle değil. Akşama kadar çanta ayakkabı dikerim, hiç boş kalmam” diye konuştu.