İTÜ Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kumral doğanın kendini canlandırma sürecini hızlandırmak gerektiğini söyleyerek sözlerine şöyle devam etti: “Madenlerin hepsini kapatalım ve dünyadan çekelim? Ne kalır geriye? Sadece dünya değil, çok önem verdiğimiz sürdürülebilirlik de ortadan kalkmaz mı? İlk insan da maden kullanmış, son insan da kullanacak. Ne yapmamız lazım? Biz maden sahalarını yeniden rehabilite ederek, yeniden projelendirerek topluma ve çevreye geri kazandırmalıyız. Temelde bu malzemeleri üreterek ekonomiye kazandırmamız şart. Başka yolu yok. Maden olmasa insanlık olmazdı. Kullandığımız her şeyde maden var. Demek ki maden hayatın ta kendisi. Doğa kendini rehabilite edebiliyor aslında, bizim görevimiz bunu hızlandırmak. Hız çağındayız ve doğanın bu canlandırma sürecini hızlandırmamız gerekiyor”
“Madeni taşıyamayız ama toprağı ve üstündekileri taşıyabiliriz”
Ankara Üniversitesi Gıda Güvenliği Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mücahit Taha Özkaya bir linyit madeni sahasını madalyalı bir zeytin bahçesine çevirme projesindeki deneyiminden bahsetti. “Doğal saksı yöntemi uyguladık. Dikim sırasında kompostlu toprak hazırladık. Arazide ot dikildi, kaymayı engelledik. 3-4 sene sonra sulamayı de keselim dedik. Çünkü bizim için önemi olan zeytinyağından polifenol elde etmek. Bu hastalıklara karşı çok önemli bir madde. Polifenol üreterek ekonomiye daha fazla fayda sağlamayı amaçladık. Projede 680 polifenol elde ettik. Zeytin o kadar kadim ve dayanıklı bir ağaç ki sahra çölünde bile zeytincilik yapılıyor. Sahra çölünün üstünde bulut geçmez. Yağmur yok, ama zeytin az suyla yaşayabilen bir ağaç türü. Hatta az suyla daha fazla polifenol üretiyor, daha değerli oluyor. Bizim katma değerli zeytinyağı elde etmek için zeytin üreticisini işin içine katmamız lazım? Nasıl yapacağız? Bahçelere destek verip katma değeri yükselterek, zeytin ağaçlarını taşıyabiliriz. Doğayla uyumlu bir madencilik yürütmemiz gerekiyor.
Önümüzdeki yılların en önemli konularından biri olan su havzası yönetimi konusunda görüşler sunan Ankara Üniversitesi Su Yönetimi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Gökşen Çapar ise, “Hepimiz su kullanıcısıyız. Ama bir tesiste içme suyu kalitesinde su mümkünse kullanmamalıyız. Farklı şekilde düşünmek zorundayız. Tarlada, tesiste suyu yeniden kullanmanın farklı yollarını aramalıyız. Atıkları en iyi şekilde yönetmek kadar sorumlu tüketim ve üretim de çok önemli.” dedi.
Hüsamlar Yeniden Projesinin danışmanı Doç Dr. Sultan Gündüz proje kapsamında yapılması planlanan peyzaj çalışmalarından bahsederek şunları söyledi; “Birçok farklı disiplinle çalışıyoruz, projeyi hepsinden bilgi alarak yürüttük. Birçok köyü ziyaret ettik ve burada hangi türler olur, hangisine ihtiyaç var araştırma yaptık. Rehabilitasyon süreci, doğanın dinamiklerini anlama ve ona göre uygulama oluşturma anlamına geliyor. Hayal üretmeden, gerçeğe en yakın uygulamaları seçmek önemli. Burada her bitki can suyu temin etmek gerekecek. 511 hektarlık alanda bu çok zor, bu nedenle mevcut su kaynaklarının etkin kullanımı ve yağmur hasatı uygulamalarından nasıl yararlanılacağı hususunda çalışmalar devam ediyor. Ama iş birliğiyle, çok farklı mecralarla çalışarak, tüm yönleriyle bu sahayı inceleyerek burayı projelendirdik ve çevresel sürekliliğin şartlarını yakalamayı başardık. “
TTKD Hüsamlar Yeniden Projesini bir yıl daha izleyecek ve kamuoyuna raporlayacak
Etkinlik kapsamında ayrıca Yeniköy Kemerköy Enerji ile Türkiye Tabiatını Koruma Derneği arasında maden rehabilitasyonu çerçevesinde yapılan Maden Rehabilitasyonu İzleme Protokolü’nün bir yıl daha uzatılması nedeniyle bir de imza töreni düzenlendi.