İbadetler, İslam’ın beş temel esasıyla sınırlandırılamayacak kadar geniştir. Rabbimizin rızasını gözeterek ihlas ve samimiyetle yaptığımız her iş, ibadet hükmündedir. Müslüman, dinen meşru bir mazereti olmadığı müddetçe ibadetlerini eda etmekle yükümlüdür.
İş ve çalışma hayatı, okul ve tatil gibi gerekçeler, ibadetlerimizi yerine getirmemize asla mani olmamalıdır. Nitekim Yüce Rabbimiz, وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَأْتِيَكَ الْيَق۪ينُ “Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.”[1] buyurmaktadır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) de en zor zamanlarda bile ibadetlerini yerine getirmiş, ibadetsiz bir hayatın olamayacağını bizlere öğretmiştir.
Değerli Müminler!
Müslümanın şahsiyetini inşa eden hususlardan bir diğeri de güzel ahlaktır. Güzel ahlak; fazilet ve erdemin, iyilik ve imanın ölçüsüdür. Peygamber Efendimiz (s.a.s) bu hususa şöyle işaret etmektedir:
“Kim bir iyilik yaptığında seviniyor, bir kötülük yaptığında üzülüyorsa o mümindir.”[2] Ahlak, huzurlu bir hayatın güvencesi, toplumsal barışın teminatıdır. Ahlaki değerlerin yaşandığı ve yaşatıldığı bir toplumda, doğruluk ve dürüstlük, iffet ve takva, şefkat ve merhamet gibi erdemler hâkim olur. Ahlaki değerlerin kaybolduğu bir toplumda ise adalet yerini zulme, merhamet yerini öfkeye, helaller yerini haramlara, iyilikler yerini kötülüklere bırakır.